Umut, uyuşturucu bağımlılığından kaynaklanan karanlık bir hayat yaşar. Bir gece, uyuşturucu arayışında köprü altında çırpınırken bulunur. Sabahın erken saatlerinde yoğun bir şehir meydanında uyanır, ancak kendini yabancılaşmış hisseder. İçsel çatışmaları artar ve utanç dolu bir kriz yaşar. Kendi karanlık düşünceleri ve toplumun gözleri arasında sıkışırken, kendisiyle aynı olan bir idealize edilmiş versiyonunu takip eder. Bu versiyonla geçici bir mutluluk bulur, ailesiyle hayatın güzel yüzünü yaşar gibi hisseder. Ancak rüya sona erer ve Umut, gerçekliğe geri dönerek idealize ettiği dünyanın kaybolduğunu anlar.
Murat, susuzluk ve kıtlığın hâkim olduğu bir çöl ortamında, suyun kıymetini anlamaya başlayan bir adamdır. Çölde bitkin bir halde yürürken. elindeki son birkaç damla suyu içmektense onu koruma refleksiyle hareket eder. Ancak, tüm bu yaşadıklarının aslında bir rüya olduğu ortaya çıkar. Uyanır ve evde su içmek için mutfağa gire ama maalesef evde su kalmamıştır. Mahalle marketini arar su ister marketteki adam olanlardan haberin yok mu der. Hat kesilir. Hemen televizyonu açar televizyon haberlerinde su krizinin başladığını öğrenir. Son bir damla suyun mutfakta boşa damladığını fark eder ve hemen altına bir bardak koyar bardak damla damla dolarken aklına dişini fırçalarken, duş alırken ve mutfakta suyu nasıl bilinçsizce tükettiği anlar gözünün önüne gelir. Su israfının sonuçlarını acı bir şekilde deneyimler. Bardak damla damla dolduktan sonra koşarak suyuyu içmeye gider ve içer.